28 Ağustos 2011 Pazar

PARFÜMÜN DANSI, Tom Robbins

Kitapları başladıktan sonra yarım bırakamama huyumu sevmiyorum. Zira, bitirmek resmen işkenceye dönüyor. Bu kitapta, çok zor biten kitaplardan biriydi. O kadar zorlayarak bitirdim ki, anlatamam. Araya başka kitaplar alarak bir nebze rahatlattım kendimi. 
Bazı yerleri oldukça sürükleyiciydi fakat çoğunluğu sıkıcıydı diyebilirim. 
Kitabın kahramanları yaklaşık bin yıl yaşamayı başaran Alobar ve Kudra çifti. Bunlara zevk ve bereket tanrısı, keçi ayaklı Pan eşlik ediyor. Kitapta üçünün macerasını okuyorsunuz.
Daha fazla yorum yazmak gelmiyor içimden! Bittiği için mutluyum.

S.


Parfümün Dansı
Tom Robbins
Türkçesi: Belkıs ÇORAKÇI (DİŞBUDAK)
Ayrıntı Yayınları, 2010 (18. baskı), 368 sayfa

İZ, Canan Tan

Canan Tan ile ilk kez 'İz'de tanıştık. Başka kitabını okumadım fakat dili İz'deki gibiyse bundan sonra yollarımız kesişecektir. Kitabın arkasında yazan 'farklı bir Canan Tan romanı' ile ne kastedilmiş merak ettim. 
Anne ve babasının boşanmasıyla babasından uzaklaşan kız, babasının intiharından sonra bir maceraya çıkar ve babasıyla ilgili yeni keşiflerde bulunur.
Yazarın dili ve kitabın kurgusunu beğendim. Sürükleyici bir baba-kız öyküsü diyebilirim. Sayfaları okudukça devamını merakla ve bir an önce okumak istedim. Elimden 2 gün düşürmeden bir solukta okudum.
Baba-kız öyküleri beni derinden etkiler. Babam hayatta olsa da paylaşmak istenenler gerçeğe dönüşemeyeceğinden içim burkulur.  
Bu arada, romanın sonunda bahsedilen yeri çok merak ettim.
Kısaca, okumanızı tavsiye edeceğim güzel bir roman...
Okurken yanınızda mendil bulundurmanızı öneririm:)

S.

İZ
Canan TAN
Altın Kitaplar, 2011, 395 sayfa

BİRBİRİMİZE SÖYLEYEMEDİĞİMİZ ONCA ŞEY, Marc Levy

Daha ilk satırları okurken girdaba kapılır gibi oldum; resmen içine çekti beni! İlk 70 sayfayı okuyup, yatmak üzere ışığı kapattığımda uyuyamayacağım belliydi. Nitekim 10 dakika sonra, dönüp durmayı bırakarak, pes edip kitabı tekrar elime almıştım.
Evlenmek üzere olan kadın kahramanımız Julia, uzun süredir kopuk olduğu babasının ölüm haberini alınca düğününü iptal ediyor. Daha sonra evine büyük bir kutu teslim ediliyor. Bu kutuyla beraber hayatı değişiyor. 1 haftalık bir seyahate çıkıyor ve 17 yıl öncesine dönüyor. 17 yıl öncesinde bıraktığı birini arıyor. Julia'nın yoğun bir iş adamı olan babasıyla yıllardır araları kötüdür. Baba-kız ilişkisini okuyunca dönüp bir kendinize bakıyorsunuz. Kendi ilişkinizi sorgulamanızı bir nebze de olsa sağlıyor.
Konu  oldukça sürükleyici ve merak uyandırıcı bir şekilde başlamışken ve acaba neler olacak diye heyecanla okurken, birden bire Julia'nın geçmişte yaşadığı bir macerasını anlatması beni biraz sıktı. Okumaya devam edip, anlatma sebebini anlayınca bu sıkıntım kısa sürede yok oldu.
Son bölümü biraz Türk filmi tadında bulmuş olsam da, okumaya değer, güzel bir kitap diyebilirim.
Hikayenin bir kısmının geçtiği Berlin'de, adı geçen bazı yerleri daha önceden ziyaret etmiş olmam hoşuma gitti.
Hayal dünyasının sınırları yok. Bu kitapta Marc Levy bunu bana tekrar hatırlattı. Marc Levy'nin elimdeki diğer kitabını okumak için sabırsızlanıyorum. Aslında düşünüyorum da, yazar olmak oldukça zorlayıcı olsa gerek. Şimdi, ben bu yazarın kitabını okudum ve çok beğendim. Heyecanla diğer kitabına başlayacağım. Yazar aynı 'başarıyı' diğer kitaplarında da yakalamak zorunda! Aksi halde bir okuyucu olarak ben hayal kırıklığına uğrayacağım!


S.





Birbirimize Söyleyemediğimiz Onca Şey
Marc LEVY
Türkçesi: Ayça SEZEN
Can Yayınları, 2010, 294 sayfa