Kitap
bittiğinde henüz elimde olmayan devam kitabını okumak için çok
sabırsızlandım. İnsanda “böyle bitemez, böyle bitmemeli” dedirten bir
duygu uyandırıyor kitabın sonu. Aslında bir romanı okumaya başlarken
devam kitabı da olduğunu bilmek kötü. Bir şekilde hikâyenin öyle
bitmediğini anlıyorsunuz ister istemez. Ancak yazarın anlatımı o kadar
kuvvetli ki, kitabın bitimine 10 sayfa kala minik bir oyun yapıyor
okuyucuya, insan gözlerinden yaş akarken “yahu daha 10 sayfa var, devam
kitabını da yazmış… Ne ağlayıp duruyorsun be kadın? ” bile diyemiyor
kendine. Satırlardan kopmak neredeyse imkânsız oluyor Marc Levy okurken.
S.’nin çok sevineceğini düşündüğüm bir de haberim var. Kitabı Hollywood kapmış. Babaolmak.com da yazarla tanıştığım yazıda filmden
de bahsediyordu. Eşim bende önce davranıp filmi seyretti. “Seyretme
hayal kırıklığına uğrarsın” diye de uyardı. Ben dün gece dayanamayıp
filmi seyrettim. Belki beklentim çok düşürüldüğünden, belki de filme
‘kitabın filmi’ gözüyle bakmamak gerektiğini daha ilk sahneden kafaya
koyduğumdan, ben filmi çok beğendim. Ama film kitabın filmi değil, bu
bir gerçek. Hikâye Mark Levy’nin bu kitabına ait olabilir ama çok temel
farklılıklar var. Üstelik kitabı zevkli ve enfes kılan bir sürü detaya
filmde yer bile verilmemiş. Kitabın çok heyecanlı olan uzunca bir bölümü
hiç yok bile filmde. Sonu da aynı değil. Filmi kitaptan ayrı
değerlendirerek seyretmeniz mümkün olursa belki siz de benim gibi birkaç
damla yaş dökebilirsiniz.
E.
Keşke Gerçek Olsa
Marc Levy
Türkçesi: Saadet Özen
Can Yayınları, 2011 (12. baskı), 208 sayfa
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder