14 Haziran 2013 Cuma

PİRAYE, Canan Tan

Bu başımıza ilk defa geliyor. İlk defa S. ve ben bir kitap hakkında çok zıt kutuplarda düşünüyoruz. İlk satırdan başlayarak çelişiyoruz. Piraye... Bugüne kadar okuduğum en "karaktersiz" roman karakteri. Romanın hemen ilk başlarında gözüme batan ve beni çok rahatsız eden bir ayrıntı var. Piraye'nin annesi ve babasının "örnek" evliliklerinde, anne çocuklarına neden Hatice ve Piraye isimlerinin koyulduğunun açıklamasını yapmıyor, yapamıyor.İsminin hatırası olan bir insan olarak bu gereksiz detayı çok garipsedim.Romanın devamında da aynı özensizliği hissettim her an.
Ankara'nın doğusunda doğmuş ve büyümüş bir insan olarak öncelikle konuyu çok sığ buldum. Üstünkörü anlatılmış hemen her şey. Bir Serap hikayesi var ki romanda akıllara ziyan. İlginçlik olsun diye düşünülmüş sanıyorum. Roman boyunca gerçekte bilmek istediklerimiz gelişi güzel anlatılırken, komşunun kumalık ilişkisi gibi saçma detaylarla kenar süsü yapılmış. Fırtınalı bir ilişki, bir evlilik romanda anlatılan. Ancak bir tek satırında bile "Allah'ım ne büyük bir aşk, kız oğlanı gerçekten seviyordu ve rüzgarına kapılıp sürüklendi" diyebileceğimiz bir ayrıntı yok. Evlendikleri ilk zaman bile Piraye'nin eşini sevip sevmediğinden emin değiliz. Sanıyorum Piraye içinde yaşamış olacak ki bu "büyük" aşkı biz okuyuculara hissettirmiyor.
Roman boyunca "bunu niye yaptı şimdi? ne saçma?" demekten kendimi alamadım.
Böyle bir hayat hikayesi elbette vardır. Hikaye olarak ilginç bile sayılabilir bir çok insan için.
Benim doğduğum topraklarda yüzlercesi var. Benim sorunum daha çok anlatımla ilgili sanıyorum. Çok satar bir roman yazmak için bütün detaylar var. Belki biraz da bu çeşni rahatsız etti beni. Biraz şiir katalım, bir tutam doğunun mistik ve tarihi motiflerinden, bir bilge lazım bize, biraz töre, biraz aşk, biraz arkadaşlık, biraz aile, biraz kıskançlık, biraz aile içi şiddet, biraz pişmanlık, biraz dram -kısırlık,kumalık,mutsuz evlilik, hastalık...-, biraz tesadüf.
Her şeyden biraz... Suya sabuna dokunmadan derinleşmeden...
Romanın en dişe dokunur yanı -ki bence gücünü de oradan alıyor- ilk bölümlerde aralara serpiştirilmiş bol Nazım dizeleri... Yazar da sona eklediği notta hakkını teslim ediyor zaten.
Biliyorum biraz haddimi aşmış olabilirim ancak yaşadığım hayal kırıklığının yanında anlattıklarım hiç kalır.
Beklentimin yüksekliğinde yazarın okuduğum ilk romanı "İz"in etkisi kadar, S.'nin büyük beğenisinin de payı var.
Sonuç olarak okunmaz bir roman mı? Hayır. Tavsiye eder miyim? Hayır.
Hani çerez niyetine canınız sıkılırsa, kafa dağıtmak isterseniz, çabucak bitsin derseniz... Neden olmasın?

E.




Piraye
Canan TAN
Altın Kitaplar, 2011 (17. basım), 395 sayfa

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder